Şathiye, Türk tasavvuf edebiyatında bir tür olarak esrarlı, ciddi, derinlikli bir duygu ve düşünceyi latife biçiminde, mizahi bir ifade ile iğneleyici ve alaycı bir şekilde anlatan şiirlerdir. Şath kelimesi alaylı söz anlamına gelmektedir. Şathiye türü şiirler, mutasavvıflar arasında yoğun ilgi görmüştür. Yüzünden okunan bir şathiye, ilk bakışta dini kurallara aykırı gibi gözükse de şerk edildiklerinde insan, mana incilerinin hazinelerine kavuşur. Farklı yorumlar, pek çok gizli gibi gözüken düşünceyi açığa çıkarır. Şathiyelerin açıklamalarına bakıldığında tasavvufla ilgili kavram ve fikirlerin gerçek anlamları öğrenilmiş olur.
Bu edebi türün tasavvuf yolundaki şairler tarafından kullanılması, şathiye-i sufiyâne teriminin doğmasına sebep olmuştur. Cüneyd-i Bağdadî, şathiyeyi:"Halin söze üstün gelmesi, keşif ve fetihlerin ruh dili ile konuşması" olarak açıklamıştır. Hallâc-ı Mansur, Şahabeddin-i Maktul,Cüneyd-i Bağdadî, Muhiddin-i Arabî. Bayezid-i Bistamî, Mevlana, Hacı Bektaş, Abdülkadir Geylani, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Nesimi gibi sufi şairler şathiye söyleyenler arasındadır.
Medrese hocaları şathiyelerin ince anlamlarını düşünüp yorumlamadan ‘’küfr-i sarih’’ kabul ederek bu tür şiir söyleyenleri dinsizlik ve dinden çıkmış saymışlardır. Bu yüzden şairlerinden idam edilenler olmuştur.
Hallâc-ı Mansur’un, ‘Enel-Hak’ sözünü Nesimi kendi şiirine alır:
‘’ Sırr-ı Enel Hak söylersem
Alemde pinhan gelmişem
Hem Hak derim Hak bendedir
Mem batini insan gelmişem.
Dara çıkmak bu fena darda Mansur’a düşer
Ol Enel Hak diyenin Sırrını dava ne bilir!.’’
Mevlana’ya atfedilen gazel şathiye örneğidir:
‘’Dün gece seher vakti gökte sonu buldum
Haşhaş tanesi içinde örs buldum’’
Kaygusuz Abdal’ın "Bir kaz aldım ben karıdan" ve "Kaplu kaplu bağalar" dizeleriyle başlayan şiirleri birer şathiyedir. Eşrefoğlu Rûmî de şathiyeler yazmıştır: Bunlardan biri de ilk dizesi, "Tecellî şevki dîdârın beni mest eyledi hayran" olan şiiridir.
Yunus Emre’nin; ‘’Çıktım erik dalına anda yedim üzümü’’ ilk dizeli şiiri Anadolu’da ilk şathiye örneği olarak kullanılan, metafor, simge ve remizler bakımından ilgi uyandırmıştır. Söz konusu şiire nazireler yazılmıştır. Şathiye söyleyen sufi şairler tarafından adı geçen şiir örnek alınmıştır.
Yunus Emre’nin; ‘’Çıktım erik dalına anda yedim üzümü’’ ilk dizeli şathiyesi; Şeyhzade, Niyazi-yi Mısri, Bursevi ve Ali Nakşibendi tarafından şerh edilmiştir.
Yazımıza Yunus Emre’nin bir başka şathiyesini alalım:
Haber eylen aşıklara, aşka gönül veren benim,
Aşka paha kim yetire, aşk madenin bulan benim.
Yer gök dolu bu aşk iken, aşksız hiç nesne yok iken,
Aşk bahrisi olur iken denizlere dalan benim.
Deniz yüzünden su alıp, sunuveririm göklere,
Bulutlayın seyran edip, arşa yakın varan benim.
Yıldırım olup şakıyan, gökte melaik dokuyan,
Bulutlara hüküm süren, yağmur olup yağan benim.
Gördüm göğün meleklerin, her biri bir cünbüşdedir,
Hak Calap'ın zikrin eder İncil benim Kuran benim.
Gördüm diyen değil gören, bildim diyen değil bilen,
Bilen odur, gösteren o, aşka esir olan benim.
Sekiz uçmak aşıklara, köşk ve saraydır onlara,
Musa gibi hayran olup, Tur Dağı'nda kalan benim.
Kalem çalınacak görgil, haber böyle durur bilgil,
Kalu bela kelecisin bunda haber veren benim.
Deli oldum adım Yunus, aşk oldu bana kılavuz,
Hazrete değin yalınız yüz süreye varan benim.