Şiir yazmaya başlayışımı ‘’Yolbaşı Türküsü’’nde belirtmeye çalışmıştım:
Gökyüzünde bir hümadan doğdum ben bahar yağmurunun ardından
Ad verme törenimde ezanı sözün bilgeleri okudu sağ kulağıma
Sol kulağıma hikmetin uluları fısıldadı kameti
İlhamımı aldım beşiğim sallanırken dinlediğim ninnilerden
Ve bir gazinin görmeyen gözlerinden baktım seferberlik günlerine
Bozlaklar ezgilendi aşk mağduru gönüllerde duydum ağladım
Görkemli hayallerin ışığına yürüdüm çetin çığralardan geçtim
Ve eksik kalmasın diye güzelliğin geleceği
Gerçeğin gün ortası aydınlığından yoksun kalmasın diye vadiler
Bir Köroğlu avazı salıp karanlık koyaklara yiğitliğin narasından
Dağ duruşlu erlerle kutlu toprağa diz vurup geldim
Çağrısına uyarak çıplak ve yalnız bozkırın
Yelesinde teri buğulanan soluğu alevli atlara binip
Nal sesleri ile poyrazı yarıştırdım karayelle güreştirdim
Geç göverse de meşeleri tez geçse alca güllerin vakti
Sürükleyip getirdim bozkıra hasretlerin adı olan yeşili
Dedem Ahmet Çavuş, Yemen ve İstiklal Savaşı gazisiydi. Ondan seferberlik türküleri, marşlar öğrendim. Dedem Ahmet Çavuş, yanık sesi doğrudan insanını yüreğine seslenirdi. Ben onu dinledikçe hüzünler içinde yeni ufuklara kanatlanır, yeni tedailere yönelirdim. Dedelerimin benim üzerinde çok büyük etkileri olmuştur. Abdil dedem de Galiçya ve İstiklal Savaşında bulunmuş bir gaziydi. Her ikisinden de imparatorluğumuzun dağılma sürecinde yaşanılan felaketleri gözyaşları ile dinledim. Bu durum ben de psikolojik olarak derin izler bıraktı. Ahmet dedem ağıt yakar, Yunus Emre’nin ilahilerini, Karacaoğlan’ın türkülerini söylerdi. İlk derslerimi ondan aldım. Mısır’da esirken İngilizlerin sterlize etmek bahanesiyle yaptırdıkları krizol banyosu sonucunda ömrünün son yedi senesini kör olarak geçirdi. Bu yedi sene içerisinde dedemin günlük ihtiyaçları ile yakından ilgilenmem sebebiyle sürekli olarak bana anlattığı dini, tarihi ve kültürel yönden donatıldım. Nedenler arasında ilişki kurmayı, sonuç kestirmeyi ve yorum yapmayı metodolojik olarak öğrendim. Daha önemlisi davranışsal yapılanmayı kavradım. “Ne kıran, ne kırılan” olmamayı belledim. Dedemin tasavvufa yakın bir duruşu vardı. Dedem bana; ‘’incitmemeyi ve incinmemeyi’’ de öğretti. İnsan olmanın zorlu yokuşlarından çıkıp yola devam etmeyi iyice bellemiştim.
Ardından şiir denemelerim oldu. Önce bu denemeleri kimseye gösteremedim. Ortaokul tahsilinde Türkçe yazma çalışmalarında söz konusu denemeleri okudum. Öğretmenimiz Mustafa Bey, sınıf içinde takdir edici sözlerle teşvik etmeye başladı. Zaman zaman çağırarak şiir kitapları verdi. O kitapları defalarca okudum. Okul ve ilçe kütüphanesindeki bütün şiir kitapları ezberlercesine hatmettim. Okul duvar gazetesinde şiirlerim sergilenmeye başlayınca bendeki şiir sevgisi yepyeni bir çehreye büründü. Bu yıllarda ilçemizde kurulu bulunan Jandarma Astsubay Okulu Komutanı Fazıl Bayraktar, ‘’Şiir Şölenleri’’ düzenlerdi. Bu şiir şölenlerine Arif Nihat Asya, Yıldırım Niyazi Gençosmanoğlu, Cengiz Alpay gibi ünlü şairler katılırdı. Çocuk yaşlarımızda usta şairleri dinlemek, tanışmak ve onlardan teşvik görmek başka dünyaların kapılarını açtı.
Lise yıllarımda Şahabettin Ünlü hocamın yakın ilgi ve desteğini gördüm. Beni yazmaya ve okumaya sürekli teşvik etti. Matbu olarak çıkardığı okul gazetesinde şiir ve hikâyelerimi yayımladı. Hocalarımdan, arkadaşlarımdan ve ailemden gayretlendirici sözlerle destek gördüm. O yıllarda zengin bir kitaplığım olmuştu. Yüksekokul’da da edebiyattan yana şansım yaver gitti. Hem istediğim Türkçe bölümüne kaydolmuş ve hem de Balıkesir’de seviyeli bir edebiyat ortamının içine girmiştim. Burada Erbuğ Gülsoy hocamın yakın ilgi ve alakasını buldum. Erbuğ hocam halk edebiyatçısıydı. Pek çok halk aşığıyla yakından tanışırdı. Onları bize tanıtır, şiirlerini tahlil ederdi. Edebiyat üzerine bilgi ve görgümüz artardı.
Yıllar yılları kovaladı, edebiyat dergilerinde şiirlerim çıkmaya başladı. Sonra ilk şiir kitabı heyecanı, bambaşka bir duygu…
Eleştirmenler tarafından şiirimi tahlil ederken sarf ettikleri, ‘’Kaf dağına uçan şair, gül kıvrımında barınan şair, ulu hayâllere yatan şair’’ sözleri sorumluluğumuzu ve yükümüzü artırdı.