- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
‘’Bütün bu imkânları atlayıp, yaptığım en güzel iş, elma kokulu evleri, buharı üstünde toprakları zikretmek.’’ *
Mustafa Uysal; sevgi ve merhametle donanmış bir yüreğin duyuşlarını, duru Türkçesiyle deyiş hâline getiriyor. O deyişler; bazen bir şiir olup maverai sezişleri sözün doruklarında ak bulutlarla yoldaş oluyor, bazen de bir dervişin diz kırıp boyun bükerek fısıldadığı deruni hikmetlerin sırrını ifşa ediyor.
Yorum yaz (0 Yorumlar)- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Kültür; bir toplumun tarihi süreç içerisinde oluşturduğu değer, norm, yasa, inanç, ahlak, gelenek, görenek gibi manevi öğeler ile üretim, teknik, beceri, araç-gereç gibi maddi unsurların birleşimidir. Kültür kavramı milletlerin ‘milli’ özelliğidir. Her milletin hayatı anlamlandırması, kavraması ve yorumlaması farklılıklar arz eder. Her topluluk ve milletin kültürü ‘kendine göredir.’ Kültürler; coğrafi şartlar ve iklim özellikleri, insanlarındaki atılım ve girişim şuuru, toplumsal yapısı, üretim ve tüketim gelenekleri, ekonomik şartları, göçler sonucunda büyük yer değiştirmeleri ve şehirleşmeyi sağlamış olmaları bakımlarından kendine özgü hususiyetlerle meydan getirilir. Kültürler, milletler üzerinden kurulur.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Destan, sözlü bir edebiyat verimi olarak kadim milletlerin en eski dönemlerinde ortaya çıkmıştır. Destan, milletlerin hayatlarında derin izler bırakmış, büyük yankılar uyandırmış savaş, göç, felaket gibi tarihi bir ortak acıya dayanmakla beraber bir tarih metni değildir. Manzum olarak ozanlar tarafından dillendirilen ve birer edebi özellik taşıyan bu metinler, zaman içerisinde mitolojik, efsanevi, hayali, olağandışı unsurların katılmasıyla bambaşka bir kimlik kazanır. Destan, bir milletin ülküsünü, moral değerlerini, milli vicdanları ifade etmeleri bakımın büyük öneme haizdir. Destanlara bakarak ait olduğu milletin kültürel değer yargılarını, maneviyat ve ruh halini, ortak özelliklerini öğrenmek mümkündür.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
1936 yılında Balıkesir, Gönen İlçesi Paşaçiftlik Köyü’nde doğan Şair İbrahim Sağır şiire ortaokul eğitimi aldığı dönemde başladı.Ortaokul Türkçe öğretmeni Haşim Nezihi Okay’ın şiir konusunda yardımlarını gördü. İlk şiiri ‘’Gönül’’, 1953 yılında‘’20. Asır Dergisi’’nde Behçet Kemal Çağlar’ın yönettiği “Genç Şairler” sayfasında yayımladı.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Gerçek; var olan şey, var olan şeylerin tümüdür. Varlığı duyularla bilenen, hayâli olmayan şeylere gerçek, gerçek olma durumuna da gerçeklik denilmektedir. Deney ve gözleme dayanan bilgi, gerçeği ifade eder.
Büyü , insanların doğaüstü, normal dışı ve mistik yöntemlerle olağan ve doğal dünyayı etkileyebildiğini öne süren uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel sistemdir. Büyü, her toplumun önçağlarında gizemli insanlar tarafından etkilemek amacıyla yapılmaya çalışılan uygulamalardır. İnsanlar büyüye korkudan kaynaklanan bir kutsiyet atfetmişlerdir. Etkisi yüksek deyişler, büyülü söz olarak belirtilmektedir.
Yorum yaz (0 Yorumlar)- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Edebiyat toplumun aynasıdır. İnsan ve toplumu ilgilendiren herşey edebi-estetik disiplin dikkate alınarak edebiyatın konusu olabilir. Din, insan ve toplum hayatında önceliği olan bir kurumdur. Oruç tutmak,İslâm’ın şartlarından farz olan bir ibadettir. Ramazan, Kameri ayların dokuzuncusu olup oruç bu ayda tutulur.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
1.
Uzak yollardan turnalar geldi haberleri hüzünden yana
Yorgunluklarını dinlendirdiler gönlümün duldasında
Ses verdi ötelerden ötüşlerine muştularını yükleyen kuşlar
Dağların ardından gülümsedi yaz çiçeklerine şafak
Şimdi öksüz kaldı vuslatına hayâller kurduğum sevinç
Sen gelmedin benim yangınım büyüdü kurak bozkırımda
Yasak bir busenin özlemiyle hüznün alacası düştü gözlerime
Yorum yaz (0 Yorumlar)- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
‘’ Bozkır; uçsuz bucaksız, insan ise küçüktür. İnsan, güçlü ve hünerli olmalıydı burada…’’
Cengiz Aytmatov
1.Bozkır çıplak bir yalnızlığın adıdır…
Yorum yaz (0 Yorumlar)- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Türk dünyasını derinden etkileyen şiirlerin başında gelenlerden olan ‘Haydar Baba’ya Selam’ bir ihtilal metni gibi elden ele dolaşmış, Türklüğün ortak metinleri arasına girmiştir. Haydar Baba dağının varlığında sembolleştirilen vatan sevgisi lirik ifadelerde anlatılırken gönülden gönüle yol bulmuştur. Şiirin ikinci özelliği, 1925 yılında Rıza Şah Pehlevî’nin bin yıllık Türk Yurdu İran’ı ele geçirerek Türkçe’yi yasaklamasına tepki olarak yazılan ilk şiir olmasıdır. Pehlevi yönetimi Fars ırkçığı yaparak Türkçe’nin bütün alanlarda konuşulmasını ve yazılmasını yasaklamış, İran’da Türklüğe ait ne varsa silmeye çalışmıştır. İşte böyle bir ortamda yazılan ‘Haydar Baba’ya Selam’, kısa sürede vatan sevgisi ile Türkçe sevdasının simgesi olmuştur.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Maksudi Arsal , Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları adlı eserinde; ‘’Milletlerin var olmak azim ve iradesi de; milli şuur , milliyet duygusu veya milliyetçilik adlarını alır.” diyerek Türk kültüründe var olan ‘ devlet-i ebed-müddet’ anlayışını formüle etmiştir. Bir millete mensup bireylerin akıl ve kalp yoluyla ‘milli şuur, milliyet duygusu ve milliyetçilik’ kavramlarını hayatlarının içine sokmaları, davranış ve düşüncelerinde ortaya koymaları devlet-millet bekası açısından büyük önem taşımaktadır.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Bütün Türk dünyasının kültürel kodları içinde bir başlangıç günü olarak kabul edilen Nevruz,tarih sahnesine çıkışımızdan bu yana çoşkun şölenlerle kutlana gelmiştir. Nevruz, Türk dünyasında; Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün gibi pek çok isimlerle anılmaktadır.Nevruz,birlik, beraberlik ve bir kültür günü olarak anılmaktadır. 18.yüzyıl ozanlarından Ali Nebi,Nevruz şiirinde şöyle diyor: