Bunu okudun 0%
Mehmet Dumlu Hocam bir gönül insanıydı. Her yıl sevenleriyle Kastamonu'ya, Hacı Şabanı Veli Hazretleri'ne ziyarete giderlerdi. Hacı Şaban-ı Veli Hazretleri, Mevlâna Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli ile birlikte Anadolu'daki dört kutuptan biri kabul ediliyordu.
Bana Kastamonu'ya bir türlü gitmek nasip olmamıştı.
Geçtiğimiz Cumartesi günü bir vesile ile, iznimizi de alarak, Kastamonu'ya gittim. İlk önce Hacı Şaban-ı Veli'yi ziyaret ettim. Tek başına ve uzun uzun, çok şükür.
Ali Ulvi Apaydın Ağabey, Mehmet Dumlu Hocamı çok severdi.
Eskişehir'de 5-10 Mayıs arası Yunus Emre Törenleri olur. Ali Ulvi Ağabey de Yunus Emre Vakfı'nda görevli. Programları o vakıf düzenler.
Bir gün üzülerek geldi Ali Ulvi Ağabey. Dedi ki "Yunus Emre törenleri için Mehmet Dumlu Efendi'yi davet edelim, bize aşkı anlarsın, sevgiyi anlatsın dedim, kabul etmediler, halbuki ne kadar güzel olurdu."
Ali Ulvi Ağabey benim hayatımda tanıdığım en güzel insanlardan biri, hiç kimseyi kırmayan, elinden geldiğince herkese yardım eden bir zat. "Ağabey siz istiyorsanız biz getiririz" dedim, ne kadar sevindi, mutlu oldu anlatmam mümkün değil.
Bir derneğimiz vardı, Eskişehir Türk Müziği Derneği. Hani eskiden mahallede top sahibi olanlar takımı seçerdi ya. Ben de o şekilde başkanlığını yapıyordum. Hemen gerekli izinleri aldık, Yunus Emre Kültür Merkezi'ni tuttuk.
Mehmet Dumlu Hocam sevenleriyle gelmiş, bize Hz. Mevlâna'yı, aşkı anlatmıştı. Bizim derneğimiz mensupları da bir konser vermişti. Bu fotoğraf o günden.
Aşağıdaki yazıyı eskiden yazmışım. Kastamonu, Mehmet Dumlu Hocam derken aklıma geldi. Bugün de bu yazıyı koymak istedim.
...
Ali Ulvi Apaydın Ağabey bir güzel insandı, gençliğinden beri sosyal faaliyetlerin içinde bulunmuş. Arif Nihat Asya Eskişehir'de on dört aylık öğretmenlik yaptığı dönemde öğrencilerinden bir tiyatro kurmuş, Ali Ulvi Ağabey'de orada rol almış meselâ.
Ali Ulvi Ağabey Eskişehir'in hafızasıydı aynı zamanda. Gazete haberlerini, makalelerini biriktirirdi. Televizyon yayınlarında bizim kültürümüze ait ne yayımlanırsa hemen hepsini videosuna kaydederdi. Video her an kayda hazır beklerdi ve bana üç çuval dolusu kaseti olduğunu söylemişti.
TRT İzmir radyosunda da bulunmuştu.
Ahmet Kabaklı'dan Cinucen Tanrıkorur'a, Mehmet Dumlu'dan Ahmet Yakupoğlu'na uzanan geniş bir hatıra toplamışlığı vardı. Usanmadan, üşenmeden gider, o güzel sohbetlerde bulunurdu. Keşke onları yazsaydı.
Eskişehir'de Türk Müziği Derneği'miz vardı, bir konser düzenlemiştik, Ali Ağabey'in de Zeki Müren'le olan hatırasını anlatması için sahneye davet ettik. Davet edileceğinden kendisinin de haberi yoktu, daha önce söylesek kabul etmeyebilirdi, emri vaki yaptık.
Zeki Müren meşhur olduğu dönemlerde İstanbul ve İzmir'den sonra ilk geldiği yer Eskişehir oluyor. Ali Ağabey akrabası olduğu şahsın otelinde kalacağını öğrenince otele gidiyor ve Zeki Müren'le tanışıyor. Zeki Müren Ali Ağabey'in koluna giriyor ve Eskişehir'i gezdirmesini söylüyor. Biraz yürümeye başlayınca insanlar toplanıyor, yürümek mümkün değil. O sıralar milli güreşçi Nasuh Akar'ın pastanesi var, oraya zar zor girebiliyorlar. Sohbet ederlerken Ali Ağabey'in sevdiği şarkıyı öğreniyor ve ertesi gün sahnede 'Ali Ulvi Apaydın Bey'in sevdiği şarkı' diye okuyor ki müthiş bir şey.
Ali Ulvi Ağabey yaşadığı müddetçe yıl başlarında, bayramlarda o inci gibi yazısıyla Zeki Müren'e tebrik kartı gönderiyor.
Yıllar sonra Bodrum'da karşılaşıyorlar Zeki Müren, Ali Ulvi Ağabey'e gelerek "Sizi ben ihmal ettim Ali Ulvi Bey, lütfen kusuruma bakmayınız. Siz yıllarca üşenmeden bana güzel ifadelerle kart gönderdiniz. Hakkınızı helâl ediniz."
Sahnede Ali Ağabey bunları anlattı, ardından o çok sevdiği güzel insanı Mehmet Dumlu Hoca'yı sahneye davet edip Ali Ağabey'e hazırladığımız plaketi vermesini arzu ettik. Ali Ağabey daha bir şaşırdı, sevinç ve mahcubiyet arasında ne yapacağını bilemedi.
Hayatının sonuna kadar teşekkür ederek anlattı durdu.
Ben de fotoğrafta epey kasılmışım ama olacak o kadar
. Hani sevdiğiniz sanatçıları dinlemeye gidersiniz ve mutlu olursunuz ya.
Bizi dinleyenler arasında Türkiye'nin çok bilinmiş ses ve saz sanatçıları vardı( Zara ve rahmetli İbrahim Erkal başta olmak üzere). Ama benim sevincim bütün bunların yanında iki güzel insan içindi.
İyi ki bu güzellikleri yaşamışız. Hesapsız şükür.
Şehitlerimize, bu toprakları vatan yapanlara, atalarımıza, yazımızda adı geçenlere -resimde en üstte sağda ayakta Atilla Tansuk'da vefat etti- geçmişlerimize Allah rahmet eylesin.