
TÜRK DİLİNİN GERÇEK SAVUNUCUSU: ÂŞIK PAŞA
Türk dilinin gelişmesi ve yayılmasında büyük hizmetleri bulunan, bu uğurda ölümsüz eserler yazan ilk Türkçeci şairlerimizden Âşık Paşa’nın kimliğini oluşturan başlıca öğe, onun Türk diline verdiği önem olmuştur. 1272 yılında Kırşehir’de doğan Âşık Paşa, tanınmış mutasavvıf Baba İlyas’ın torunudur. Baba İlyas onüçüncü yüzyılın başlarında, birçok Türk bilginleri gibi Ortaasya’daki Horasan Türk bölgesinden Anadolu’ya göçmüş, Kırşehir ve çevresindeki Türkmen oymaklarının şeyhi olmuş, onlarla...

ŞİİRDE TÜRKİSTAN ÜSLÛBU
Türk kültür ve medeniyetinin her alanda soyut ve somut değerleri mevcuttur. Dünyanın her yerinde var olmanı gereği genel kabullere dayanır. Türk kültürü, Türkistan’da mayalanmış, yetkin ve olgun bir seviyeye yükselmiştir. Bu durum, beş bin yıllık bir zaman diliminde ‘’Türk Kültür Havzası’’ nda bir hayat alanı edinmiştir. Türkistan’dan doğan bu muhteşem kültür; Asya, Afrika ve Avrupa’da hâkim hâle gelmiştir. Askeri üstünlük, bir kasırga misali eser. Fetihler, kültürel yönden desteklenerek...

RÜYA İÇİNDE RÜYA
Gariptir... Beyşehir Eşrefoğlu Câmi minberi ve mihrâbı Osmanlı'nın en erken gördüğü düşlerden biridir. Şuracıkta duran Kubâd Abâd Sarayı'nın ihtişamına aldırmadan kendi molekülü içinde o sahih düşü tâbire koyularak yeniden bir medeniyet tasavvur etmek için aklının kuyusuna dalmış.

KÖYÜMDEN... GÖNLÜMDEN...(Türkmen Baba)
Köyümüzün yakınlarında bir Türkmen Baba Tepesi var. Tepede de Türkmen Baba'nın mezarı. O bölgenin en yüksek tepesi. Her yıl bu zamanlarda civardaki köyler toplanır, bir gün kararlaştırılır ve o tepenin eteğinde Hacet Bayramı yapılır. Yüzyılların geleneğidir bu. Salgın hastalık çıkmadan en son yapılan Hacet Bayramı'na on iki köy katılmıştı.

ANADOLU’YU KONUŞTURAN USTA BİR YAZAR: AHMED HAMDİ TANPINAR
Ahmed Hamdi Tanpınar’ın en önemli denemelerinden biri olan Beş Şehir adlı kitabının ilk sayfası Ankara’yla başlıyor. Bu kitabın baş sayfasında şu cümleleri okuyoruz: “ Belki Milli Mücadele yıllarının bıraktığı bir tesirdir, belki doğrudan doğruya çelik zırhlarını giymiş ortada dolaşan bir eski zaman silâhşörüne benzeyen kalesinin telkinidir; Ankara, bana daima dâsitanî ve muharip göründü. Şurası var ki, şehrin vaziyeti de buna müsaittir. Daha uzaktan gözümüze çarpan iki yassı tepenin...

YAZI MAKİNESİ İNSANLAR
Kolay ve bol yazabilenlere her zaman gıpta ettim. Bazan eski yazarların bır aktıklarına, bazan da şimdiki köşe yazarlarının her gün kaleme aldıkları na bakarak. Kolay yazmadan bahsettiğim için bu ifadenin arkasında kolay yazmanın küçümsenmesi gibi bir mana aranmasın. Ama gıpta etmekte, kıskanmaktan özenmeye ve imrenmeye kadar bilumum hayranlık ve hayret duygularını akınıza getirebilirsiniz. Eskiden böylelerine velûd kalem sahibi derlerdi. Şimdiki karşılığı herhalde doğurgan olmalıdır. Bu gibi...

HERKESİN KIYAMETİ KENDİNE TUFAN
Herkesin kıyameti kendine tufan , Yaşanan ızdırabın zehrine dayan , Yaşanmamışlıklarına yan da yan, Herkesin kıyameti kendine tufan..

MERAK
Her bir dörtlüğünde bin bir anlam yüklü Emirdağ Türkülerini derleme çalışmalarımda ‘merak’ konusu/kavramı, diğerlerine göre dikkatimi biraz fazlaca çekmişti. “Barda(ğ)ı doldurdum (ı)rakıyınan / Bi(r) daha gonuşmam meraklıyınan / Sana diyo(ru)m sana ey nazlı yârim / Sen bana darılma el aklıyınan” “ Meraklıdır deli gö(ğ)nüm meraklı / Babam ev yapdırdı üsdü çanaklı / Mert ol da sevd(ğ)im ayrılmıyalım / Yârden ayrılanın olmuyo(r) aklı” TDK Türkçe Sözlük’te merak, “Bir şeyin özünü, esasını anlama,...

“TÜRKÇENİN KAPISI”: BİZİM YÛNUS
XIII. asrın ortaları ile XIV. asrın başlarında yaşadığı tahmin edilen, ilk Türkçe Dîvân ’ı tertip edip Risâletü’n-nushiyye adında bir de Türkçe mesnevî kaleme alan Yûnus Emre, hem Türk tasavvuf hem de Türk edebiyatı tarihinde müstesna bir yere ve konuma sahiptir. O, Türkün yaşadığı hemen her coğrafyada ve mekânda en çok sevilen, beğenilen, takdir edilen; cönklerin ve şiir mecmualarının olmazsa olmazı olan şiirleriyle okunan, okutulan, hafızalarda yer edinen ve nesilden nesile aktarılan...

ANA DİLE SAYGI
Ana diline saygı, önce onu bilerek sevmek, sonra da doğru ve düzgün kullanmakla olur. Bu saygının yüksek katı ise, ana dilini yabancı dillerin salgınından koruyarak kendi yapısı içinde işleyip zenginleştirmeye çalışmakla gösterilir. Bu da sanatçıların, bilginlerin ve eli kalem tutan bütün yazarların görevidir. Dilini doğru kullanmayı beceremeyenlerin, yabancı kelimeleri dillerinden bir türlü söküp atamayanların, ana diline sevgiden ve saygıdan söz etmeleri gülünç olmaktan öteye geçemez. Konuyu...

PRUSA'DA AŞK OKUMALARI
(’Ey oğul, beni şu şol gümüşlü kümbete koyasın.) Takvimden bir sayfa daha koparılarak geçer zaman. Târih, düşen yaprak, akan su, solan tendir şehrin aynalarında. Bittiği yerden yeniden başlanır okunmaya. Kartacalı Hannibal nereden bilebilirdi ki Bithynialı Prusias’a kurdurduğu bu şehre bir gün gelip sığınacağını? Taş ve bronz bilezikler… Athena büstü, Apollon heykeller…

FELSEFE VE ŞİİR İLİŞKİSİ ÜZERİNE
Felsefeye ilişkin söylem rejiminin Batı’da da, özellikle 20.yüzyılda, radikal dönüşümlere tanıklık ettiğini biliyoruz. Richard Rorty, ‘Essays on Heidegger and Others’da ,’Felsefe nasıl bir etkinlik olarak kavranmalı?’ sorusuna, 20.yüzyılda üç ayrı cevap verildiğini belirtiyor: Felsefenin, Husserl’in ‘Bilimsel’, Heidegger’in ‘Şiirsel’ ve Dewey’in ‘Siyasal’ bir etkinlik olarak kavranması gerektiği konusundaki cevapları...